Mükemmel dizayn ve fonksiyonel çeşitlilik sayesinde, yepyeni bir bakış açısıyla hayatınıza farklı bir renk katmak üzere üretim yapıyoruz.
Her türlü kapı, pencere ve bütün pvc doğrama işleriniz; tüm detaylarıyla incelenir, profesyonel kadromuzla kusursuz bir şekilde hazırlanır.
PVC Nedir ?
Petrol ayrışanlarından etilen maddesinin klor ile temasa geçmesi ile vinilklorür monomerlerinin uygun katalizör kullanılarak çok sayıda vinilklorür monumerleri biraraya getirilmesi ile polivinilklorür elde edilir
Polivinil klorür monomenire belli katkı malzemeleri karıştırarak, üretime hazır profil yarı mamülü haline getirilir. Açığa çıkan bu karışım extrüzyon makinalarında yüksek sıcaklık (~180-200ºC) ve basınç altında işlenerek, plastifiye şekline sokmak suretiyle profiller çekilir.
Bu pahalı ürün prosesinde özenli bir çalışma, modern mixer ve extrüzyon makine teçhizatları, titiz bir kalite kontrol işlevi ile uygulanmaktadır. PVC’nin kanser yapıcı etkisi olduğu konusunda halk arasında yaygın bir kanı vardır. Oysa PVC hemen hemen bütün endüstri dallarında (oyuncak boya telefon giysi yiyecek kapları su şişeleri ve sulama boruları gibi günlük kullanım alanlarında, insan ile iç içe…) kullanılmakta olup insan sağlığı açısından hiçbir olumsuz etkisi yoktur (günümüzde hastahanelerde toplu taşıma ve kitle iletişim araçlarında, ilaç ve gıda sektörü, ev eşyalarında vb. birçok endüstriyel sektörde PVC üstünlüğünü kabul ettirmiştir).
Bu nedenledir ki PVC kullanımı, dünya çapında tüm kullanım alanlarında hızla yaygınlaşmaktadır.
Terleme Nasıl Engellenir?
PVC kapı ve pencere sistemlerinin avantajlarından bahsetmeden önce tüm kapı ve pencere sistemleri üreticilerinin ortak sorunu olan yapılarda nem su buharı terleme ve yoğuşma konusu detaylı olarak incelenmelidir.
Binalar bir çok dış tesirlere maruz kalırlar. Hava sıcaklığı hava rutubeti hava basıncı havadaki buhar basıncı rüzgar sis yağmur vs.. gibi bu etkiler bir pencereden istenilen özellikleri tayin ederler. Bir pencereden istenilen nitelikleri şöyle sıralayabiliriz.
1. Ucuz olmalı
2. Dayanıklı ve uzun ömürlü olmalı
3. Renk değiştirmemeli bakım istememeli
4. Isıyı iletmemeli enerji tasarrufu sağlamalı
5. Sesi taşımamalı absorbe etmeli konfor sağlamalı
6. Kullanım kolaylığı sağlamalı
7. Sağlıklı ortam oluşturmalı
8. Estetik olmalı güzel görünmeli
9. Mimari şekli temizlik için uygun olmalı.
Bu niteliklerin en önemlisi sağlıklı ortamlar oluşturmak olamlıdır. çünkü insan hayatıyla direkt etkileşen nitelik budur. Bütün bu özelliklere sahip olan bir pencere yapıldığında eğer yapılabilirse iç ortam ile dış ortam arası tamamen izole edilmiş olacaktır. İç ortamdaki hava hapis olacak hava temizlenemeyecektir. Bundan dolayı iç ortamdaki rutubet kaynakları tarafından üretilen nem dışarıya kaçacak yer bulamayacaktır. Böylece sağlıksız ortamlar olacaktır. Binalarda rutubetten korunmanın amacı içeride yaşayan insanlara daha sağlıklı ortamda yaratmak, rutubetten doğacak istenmeyen etkileri azaltmak ve binanın ömrünü arttırmaktır. Binalarda rutubet faktörleri birkaç tane olup bu faktörlerin etkisiyle rutubet sürekli sapmalar gösterir. Büyük ölçüde dış hava şartlarına (dış klima) iç ortam üreticilerine iç mekanın büyüklüğüne ve hava değişimine bağlı olarak rutubet artar veya azalır. İç ortamdaki rutubet üreticileri
Bina yapımında kalan rutubet
İç buhar üreticileri (banyo mutfak vs.)
Yaşayan canlıların çıkardığı rutubet
Bitkilerin çıkardığı rutubet
Halk arasında rutubet olarak adlandırılan olay, hava içerisindeki buhar halinde bulunan sudur. Aşağıda anlatılacağı gibi hava içinde ki su buharı miktarı, ortam sıcaklığına bağlı olarak değişir. Kapalı yaşam mahallerinde sıcak olan bölgelerde ısınan havanın su buharı basıncı yüksek olduğundan, soğuk bölgelere doğru akın eder. Binalarda, konutlarda veya diğer yaşanılan ortamlarda en soğuk bölgeler, dış cepheye komşu bölgelerdir. Bunlar cam, pencere ve cephe duvarıdır.
İç ortamda ısınan ve hareket halindeki hava bu soğuk yüzeylere rastladığında, içindeki su buharının bir kısmı o yüzeyde soğuşarak su olarak açığa çıkar ve yüzeylerde terleme oluşur. ülkemizin inşa edilen binalarda su buharı yoğuşması (kondansasyon) ve bu nedenle ortaya çıkan her türlü zararlara karşı önlem alınması oldukça yenidir.
2000’li yıllarla birlikte insan sağlığı ve konforu önem kazanmış, bina inşa tekniklerinde yenilikler ve farklılaştırma lar yapılmıştır. Endüstriyel gelişme sonucu meydana çıkan yeni şartlar, yapılarda yoğuşmaya sebep oluşturmaktadırlar. Eski yapılarda duvar kalınlığının fazla olması bir dezavantaj olmasına rağmen, gerekli ısı yalıtımını sağladığı gibi, genellikle emicilik (difüzyon) direnci az taş, tuğla, kireç, kerpiç, sıva gibi malzemeler kullanıldığından, su buharının içeriden dışarıya kaçısında fazla bir direnç göstermediği için yoğuşma oluşmayabiliyordu. Günümüzde modern konstüksiyon metodlarının kullanılması, duvarların incelenmesi ve taşıyıcılık (duvarlardan nefes alma) görevlerinin kalkmasına sebep olmuştur. Bu duvarlarda difüzyon sırasında buharın kolaylıkla yoğuşma sıcaklığının altına inerek su haline gelmesine ve duvarlarda terlemeye sebep olmaktadır. Enerji tasarruf ve ses yalıtımı için difüzyon direnci yüksek duvarlar gerekirken, yoğuşmayı engellemek için difüzyon direnci az duvarlar gereklidir. Bu ikilem inşaat teknolojisinde henüz tam olarak çözülmüş değildir. Bu nedenle günümüzde duvarların ısı geçirgenlik direncinin yükseltilmesi ve duvar iç yüzeyindeki terlemenin önlenmesi için duvarlar tabakalı olarak yapılmaya ve ısı yalıtım malzemeleri kullanılmaya başlanmıştır. Fakat maaliyeti arttırdığı ve işçilik için uygulamada yanlışlar yapılmakta ve alınması gerekli bir kısım önlemler alınmamaktadır.
Dış duvarların yapıyı dış etkilerden korumak amaçı ile yapılan mozaik seramik cam gibi buhar geçirmeyen malzemelerle kaplanması, içeriden dışarıya doğru hareket eden su buharının duvar içinde yoğuşmasına sebep olup kaplamalarla çatlamalara patlamalara renk değişimleri gibi bir çok arızaların ortaya çıkamasına neden olmaktadır. Eski yapılarda kat yükseklikleri mahal boyutları bugünkülerden çok fazla olduğundan insan başına düşen hava miktarı fazla, rölatif nemlilik oranıda düşük olmaktaydı. Ayrıca eski binalarda her odada ocak şömine baca gibi nemli havayı dışarı atacak sistemler mevcutken, günümüz yapılarında odaların havalandırılması yeterli olmamakta ve havanın neminin yüksek kalmasına sebep olmaktadır.
Zamanımızda daha küçük hacimlerde daha çok insan yaşamakta yemek pişirme çamaşır yıkama kurutma ve banyo olma gibi ihtiyaçlar aynı yapıda giderilmektedir. Genellikle evlerde kullanılan gaz likitgaz hava gazı ve doğal gaz gibi yakıtlar karbonhidrat asıllı olduklarından yanma esnasında önemli miktarda su buharı çıkarırlar bu da rolatif nemin artmasına sebep olmaktadır. Hep yapı elemanı gibi dış duvarlardan da iç ve dış buharı basınç farklılıklarından dolayı bünyesinden su buharı geçişi söz konusudur. Bu difüzyon olayı sırasında su buharı ısı kaybederek yoğuşur ve duvar içinde kalarak duvarın nemlenmesine neden olur. özellikle yağlı boya esaslı boyalarla iç duvarın boyanması veya plastik esaslı duvar kağıtlarının kullanılması duvarların su buharı difüzyon geçirkenliğini imkansız kılar. Binada oluşan su buharı duvarlar tarafından emilemez ve ortamdaki rölatif nem oranı yükselir. Pencerelerde, kanat-kasa aralıklarının fazla olması hava akışını (infiltrasyon) arttırır ve aşırı nemliliğin oluşmasına engel olur. Söz konusu hava akışı yapı içinde doğal havalandırma işlevi yapıp, hava içinde ki nem oranını dengeler. Oysa PVC doğramalarda ısı, ses ve su yalıtımını sağlaması amacıyla kullanılan kauçuk contalar %100 sızdırmazlık sağladığından menliliğin infiltrasyonla azalma şansını tamamen ortadan kaldırır.bu nedenle rölatif (bağlı) nem fazlalığı yoğuşmanın ve terlemenin oluşmasını arttırır.
Binaların çözülemeyen bu probleminin aşılması kullanıcıya kalkmaktadır. Kanatlar açılarak, uygun zamanlarda, periyodik olarak havalandırılması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Söz konusu havalandırma işleminin kullanıcının kontrolünde, istediği uıygun zamanlarda yapılabilmesi için en uygun sistem çift açılım sistemleridir. Ayrıca havalandırmanın nem oranını dengelemesi yanında insan bünyesinin ihtiyacı olan temiz havayı sağlaması bakımından da çok önemlidir. çift cam uygulamarında terleme olmaz diye bir kayıt yoktur. Terlemenin oluşması için ortam sıcaklığı, nem oranı ve yüzey sıcaklığı en önemli etkilerdir. Ortamdaki içindeki su buharı bulunan havanın temas ettiği yüzey sıcaklığı yoğuşma noktası sıcaklığının altında ise o yüzeyde terleme başlar. Camlarda ve duvarlarda bu nedenle terlemeler oluşur. %60 nem ihtiva eden 10ºC sıcaklığındaki havanın, camda terleme yapması için camın yüzey sıcaklığının 7ºC’ye düşmüş olması gerekmektedir. Oysa %90 nem ihtiva eden 10ºC sıcaklıktaki havaının, camda terleme yapması için camın yüzey sıcaklığının 9ºC’ye düşmesi bile yeterlidir. Yani oda sıcaklığı 20ºC ve nem oranı %95 ise cam yüzeyi 19ºC olduğunda terleme başlayacaktır. Ama yine aynı sıcaklıkta nem oranı %60 olduğunda cam yüzeyi sıcaklığı 12ºC’ye kadar terleme başlamayacaktır. Bu da demek oluyorki terlemenin önlenmesi için en etkili yöntem nem yüzdesinin daima düşük tutulmasıdır. Yapı elemanları yüzeylerinde oluşacak terlemeyi önlemek için birkaç değişik metot uygulanabilir.
Yapı elemanlarının ısı direncini fazlalaştırmak yani bina içindeki ısıyı arttırmak (20-22ºC) gerekirse duvarlara ısı yalıtımı ilavesi yapılarak duvarın yüzey sıcaklığını arttırmak mümkündür.
İç havanın bağlı nem oranını azaltmak. İç ortam rutubet üreticilerini azaltmak. Havalandırma sistemleriyle ortamdaki su buharının dışarı atılmasını sağlamak.
İç buhar üretici kaynakların bulunduğu ortamların pencere açılması veya aspiratörler aracılığı ile havalandırılmasını sağlamak.
İç buhar üretici kaynakların bulunduğu ortamların kapılarını kapalı tutarak nemin diğer ortamlara taşınmasını önlemek.
Bina içinde yaşanılan ortamlarda kesinlikle çamaşır kurutmamak, mecbur kalınıyorsa çamaşır kurutulan ortam kapısı kapalı tutmak.
Terleme olan yüzeyi suni olarak ısıtmak.
Terleyen yüzeyleri cebri olarak havalandırarak, sıcak havanın bu yüzeye hareketlenmesini sağlayıp ısısını arttırmak.
Bina içinde değişik yerlere ısı kaynakları koyarak, kapıları açık tutarak ortam sıcaklığının her yerde aynı olmasını sağlamak.
Gaz sobası katalitik gibi su buharı üreten ısıtıcıları kullanmamak.
Isı kaynakları üzerine çaydanlık vs. gibi buhar üretici kaynaklar koymamak, su ısıtmamak. · Ortamın günde en az üç kere 15’er dakika havalandırılmasını sağlamak.
Günün belli saatlerinde çift açılım pencereleri vasistan durumuna getirip ortamın havalandırılmasını sağlamak.
Yukarıda sıralanan önlemlere gerekli önem verilirse, daha sağlıklı ortamlara kavuşmak mümkün olacaktır.